Bel ve Sırt Ağrısının Nedeni

Bel ve Sırt Ağrısının Nedeni

backBEL AĞRISININ NEDENİ

Vücut Ağırlığının artması,  bel ve mide bölgesinde biriken lüzumsuz yağlar nedeni ile özellikle mide kaslarının pelvis’i yerinde tutamayacak kadar zayıf olması durumunda, pelvis’in ön tarafta düşmesine ve arka tarafta yükselmesine neden olur.

Pelvis’in bozulması nedeniyle pelvis’e bağlı spinal kolon ileri doğru dönerek ” geri sallanmaya ” neden olur. Bu sallanma omurların sıkışmasına ve bölgedeki sinirlere baskı yapmasına neden olur.

Sonuçta sırtın alt bölgesinde ağrı meydana gelir. Sırt ağrısının, disklerin aşınması, artirit, fıtıklaşmış disk, yaralanma veya yırtık kas veya kirişler gibi sayısız diğer nedenleri de vardır. Sırt ağrısı, insanlığın başlangıcından itibaren yaygın bir hastalık olmuş, her sınıftan ve meslekten insanı etkilemiştir.

Önerilen çok değişik ” iyileştirme  yöntemleri ” olmakla birlikte en çok reçetesi verilen uygulama şudur: ” Mide ve sırt kaslarını kuvvetlendirmek için düzenli egzersiz yapmak.

Günlük yaşam içinde görüldüğü gibi yapılan istatistiklerden de tespit edilen, her yaş ve her meslek gurubundan insanların % 80’i er geç bel ağrısından yakınmaktadır. Bel ağrısı, muayenehanelere yapılan ziyaretler, hastahaneye yatışlar, ameliyatlar ve işe gelemeyiş nedenlerinin başında gelmektedir.

Türkiye’de pek güvenilir rakamlar elde edilemediği için, vakaların çokluğu ve güncelliğini göstermesi açısından A.B.D.’deki bel ağrısına bağlı tıbbî harcamalar ve sakatlık tazminatlarının yılda 50 milyar doları geçtiğini belirtebiliriz.

Fakat konunun sevindirici bir yanı vardır, o da şudur ; Bel ağrısı çekenlerin çoğu ağrı çok şiddetli olsa bile süratli bir şekilde ve tamamen iyileşebilmektedir. Tedavi için hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, iyileşme gerçekleşmektedir. Hatta bu sorunu olan kimseler belirli bir tedavi görmeseler bile sonunda iyileşmektedirler.

AĞRININ ÇIKIŞ NOKTALARI

Bel ağrısı, bel anatomimizin çeşitli yapılarından kaynaklanan, bir çok değişik nedenlerden oluşur. Bel ağrısının gizemi de, onun nedenlerinin kolayca bulunamamasındandır. Bel kasları ve eklem bağları (ligament ) bel ağrısı yapabileceği gibi, omurlar arası eklem yüzeylerinin iltihabı ( Artirit ) ve omurlar arası diskler bel ağrısının nedeni ola bilmektedir.

Bel fıtığı veya tıp diliyle disk hernisi denilince şu anlaşılmaktadır: Omurlar arasında bulunan disklerden biri yerinden kaymıştır. Her diskin ortasında yastık gibi yumuşak bir doku vardır. Diskin kenarlarıysa, bağ dokudan yapılmış sert bir çember şeklindedir.

Bel fıtığı vakalarında ortadaki yumuşak doku yırtılmış olan sert çemberden dışarı kayar ve en yakınındaki sinir köküne baskı yaparak ağrı verir.

Bel ağrısının nedeni, omurganın ortasındaki kanalın daralması ( Spinal Stenoz ) sonucu bir sinirin sıkışması da olabilir. Omurga kanalının daralması, genellikle yaşlılarda disklerin eklem yüzeylerinin ve eklem bağlarının aşınması sonucu meydana gelmektedir.

Bel ağrısı omurganın doğuştan bazı anormalliklere sahip olmasından da meydana gelebilmektedir. Bunlar genellikle ağrısızdır. Fakat ilerlemiş şekilleri ağrı yapabilir. Böbrek, pankreas, aort ve cinsel organların hastalıklarında da ağrı bele vurabilir. Ayrıca bel ağrısı, kanser, kemik iltihabı veya nadir eklem iltihapları (arthirit) gibi çok ciddi hastalıkların bir belirtisi olabilir. Konunun iyi tarafı bu gibi tehlikeli hastalıkların bel ağrısı yapması son derece nadirdir.

Bel ağrısı olanların % 98’inde bel kası, eklem bağı, kemik veya disklerde, omurganın zorlanmasına bağlı geçici bir bozukluk vardır.

Belin anatomik yapısının  çok karmaşık olması yanında, hastanın yakınmalarıyla, tıbbî görüntüleme yöntemleri ve hastada ki anatomik ve fizyolojik değişiklikler arasında zayıf bir ilişki vardır. Bu da bel ağrısının nedenin bulunmasını zorlaştırır. Bu koşullarda tanıda ilk önce kanser ve iltihap gibi çok ciddi ağrı nedenleri aranıp aradan çıkartılır.

Çünkü bunların tanısı göreceli olarak kolaydır. Sonra hastada bir omurilik sinirinin sıkışıp sıkışmadığı veya tahriş edilip edilmediği araştırılır. Bu olasılıklar bir yana bırakıldıktan sonra ise bel ağrısı olan hastaların % 85’ine kesin bir tanı konamaz. Hastaların çoğu, bel ağrılarını başlatan bir olay hatırlayamaz.

Fazla ağırlık kaldırma veya kaza geçirme bel ağrısı başlatabilirse de çoğu kez böyle şeyler olmamıştır. Bel ağrısı genellikle görünürde herhangi bir neden olmadan aniden başlar; tıp dünyası bu belirsizliğin bir sonucu olarak çoğu kez çeşitli nedenler arasından birinde karar kılamaz.

Bel ağrısı, çoğu kez sıklıkla yaşamın streslerine bağlıdır. Insbruck Üniversitesinden Astrid Lampe ve arkadaşları. Mayıs 1998’de yaptıkları bilimsel araştırmalar sonucu hayatın zor anlarıyla bel ağrısı arasında bir ilişki buldular. Lampe, daha önce de bel ağrısı anatomik bir nedene bağlanamayan kişilerde, bağlanabilenlere oranla daha stresli bir hayata rastlandığını yayımlamıştı.

Ayrıca New York Üniversitesi Tıp Merkezi Rusk Rehabilitasyon Merkez’inden John E.Sarno, çözülememiş duygusal sorunların belde gerginlik yaparak ağrılara yol açtığını belirlemiştir. Aslında böyle durumlarda bel ağrısı çeken hastaların hissettikleri ruhsal fırtınadan kaçmak için bel ağrısına sığındıklarını da düşünmek mümkündür.

Aşırı egzersiz yapma sonucu sık olarak bel kaslarında basit ağrı ve acımalar meydana gelir. Yaşlanma prosesi başladığında ve ileri yaşlarda bel disk ve bağlarında doğal aşınma ve küçük yırtıklar olabilir.

Ve bunlar da ağrı yapabilir. Bel ağrısının nedenini bulmak konunun karmaşıklığı nedeniyle tabir yerindeyse bilimden çok, bir sanattır. Kendiliğinden iyileşme kural olduğundan, ciddî bir hastalık bulunup bulunmadığı araştırıldıktan sonra, çoğu kez bel ağrısının gerçek nedenini aramak bile gereksizdir.

Tanıda Zorluklar

Bu konuda en fazla tıbbî araştırma ve incelemenin yapıldığı A.B.D.’den bazı örneklerle konumuzu biraz daha açabiliriz:

Bel ağrısının kesin tanısındaki zorluklar üzerine, Washington Üniversitesi’nden D.C.Cherkin, A.B.D.’de farklı uzmanlık dallarından olan doktorlara, bel ağrısı olan hasta öyküleri yollayarak tanılarını sordu. Hastalar aynı olduğu halde gelen yanıtların birbirinden çok farklı oluşu, durumun ne kadar belirsiz olduğunu açıkça gösteriyordu.

Bu yanıtlarda her doktor kendi uzmanlık dalındaki tanılara ağırlık veriyordu. Örneğin romatizma uzmanı eklem iltihabını düşünerek kan testleri, sinir cerrahı bel fıtığı açısından bilgisayarlı tomografi ( BT ) veya manyetik rezonans görüntüsü ( MR ), sinir hastalıkları uzmanı sinir hastalığı olabilir diyerek kas elektriği kaydı ( EMG ) istiyordu. Açıkçası bu konuda kafası karışan sadece hastalar değil, aynı zamanda doktorlardı.

Yakın zamana kadar doktorlar, bel ağrısı olan hemen her hastadan bel omurgasının resmini istiyorlardı. Çeşitli araştırmalar bu yaklaşımın sakıncalarını ortaya çıkardı. İsveç’te 10 yıl süren bir araştırma ve inceleme, en azından 50 yaşın altındaki hastalarda, bel omurgası röntgeninin muayeneden daha fazla bir şey göstermediğini tespit etti. Her 2500 hastadan yalnızca birinde beklenmedik bir röntgen bulgusu vardı.

Daha sonra yapılan yaygın kitle tarama incelemeleri de gösterdi ki, bel röntgeniyle bulunan bazı anormallikler, aslında ağrının nedeni değildir. İş veya askerlik öncesi bel ağrısı olmayan çok sayıda insandan alınan bel röntgenlerinde, bazı bel omurgası anormallikleri, bel ağrısı olanlarla olmayanlarda aynı sıklıkla görülüyordu. Bir başka deyişle bel bölgesinde anormallik olması, o hastada mutlaka bel ağrısı olduğu anlamına gelmiyordu. Bel röntgeni doktorları yanlış tanılara götürebiliyordu.

Diğer yandan bel röntgenleri cinsel organlara, bir akciğer röntgenine göre 100 kat daha fazla radyasyon zararı vermektedir. Nihayet aynı röntgene farklı röntgen uzmanları farklı tanılar koyabilmektedir. Bu da var olan belirsizliği arttırıcı ve uygun tedavinin bulunmasını önleyici bir durumdur.

Bu gözlemlere göre varılan sonuç şudur Bel röntgeni yalnız yüksekten düşme veya trafik kazası gibi ciddî olaylarda çekilmelidir.

Tıp uzmanları bilgisayarlı tomografi ( BT ) ve manyetik rezonans görüntüleme ( MR ) gibi ileri röntgen teknikleriyle daha kesin tanılar koyacaklarını umdular. Fakat hiç de öyle olmadı. Bu gibi yöntemlerle hiç bel ağrısı olmayan insanlarda çeşitli anormallikler bulundu.

1990 yılında George Washington Üniversitesi Tıp Merkezi’nden S.C.Boden ve ekibi, bel ağrısı veya siyatikten hiç yakınmamış olan 67 hastayı incelemeye aldılar. Bel fıtığı sıklıkla bel ağrısının nedeni olarak gösterilmiştir. Diğer yandan 60 yaşın altındaki insanların beşte birinde hiç bel ağrısı olmadığı halde, BT veya MR bel fıtığı göstermiştir ! Bu gibilerin yarısında bel fıtığı diskin kabarması evresindeydi.

Bel fıtığının bu en hafif şekli de sık olarak ağrının nedeni olarak düşünülmüştür. Çekilen MR’lar, 60 yaşın üstünde olanların üçte birinde bel fıtığı, yaklaşık % 80’inde kabarmış disk ve hemen hemen hepsinde yaşlılığa bağlı disk dejenerasyonu gösterdi. Gençlerde nadir olan omurilik kanalı daralması ( Spinal Stenoz ), 60 yaşın üstünde ve hiç bel ağrısı olmayan insanların beşte birinde bulundu.

Benzer olarak, 1994’te Kalifornia Hoaq Memorial Hastahanesi’nden M.N. Brant – Zawadski ve ekibinin yaptıkları incelemede, 98 ağrısız hastanın üçte ikisinde anormal disk bulundu.

Bunlardan çıkan sonuç şudur : BT veya MR bel fıtığı gösterirse bunun anlamı hastada yalnızca bel fıtığı olduğudur. Ağrının nedeni bel fıtığı olmayabilir. Bir başka ifadeyle bel fıtığının ağrısız da olabileceği ispatlanmıştır.

Bu inceleme ve araştırmalardan sonra artık şöyle düşünmemiz gerekiyor :

BT veya MR bel omurlarında bir anormallik gösterirse, bunun bel ağrısının nedeni olup olmadığı kesin olarak söylenemez. Bu anormallik ağrısız olup rastlantı sonucu bulunmuş da olabilir. Ayrıca en iyi BT ve MR’lar bile beldeki bir kas spazmını veya bağ incinmesini her zaman gösteremez.

Bir ortopedist haklı olarak şöyle demektedir :” Hastada klinik bulgular yokken, sırf MR anormal diye ameliyat etmek, felâkete doğru ilk adımdır “. Hastanın muayenesi en az BT veya MR kadar gereklidir.

Durumu zorlaştıran bir başka husus da hâd ( Akut ) bel ağrısı olan hastaların hızla iyileşmesidir. Tedavileri karşılaştıran bir çalışma göstermiştir ki iyileşme süresi, tedaviyi yapan ister aile doktoru, ister ortopedik cerrah olsun değişmemektedir.

Fakat buna karşı tedavi masrafları farklılıklar göstermektedir. Aile doktoru en ucuz, ortopedist en pahalı tedaviyi vermektedir.

Hipokrat’ın doktorlara ” Primum no nocere

( Önce hastana zarar verme ) öğüdü özellikle bel ağrılarında geçerlidir. Akut bel ağrılarının hemen daima geçici olduğu unutulmamalıdır.

Eskiden bel ağrılarında uzun süre yatak istirahati verilirdi. Bu yaklaşımın iki dayanağı vardı: Bazı hastaların yatınca geçici de olsa ağrılardan kurtulması ve omurlar arası diskler içindeki basıncın yatar durumda en düşük seviyede olması. Ancak suçlanan disk masum olabilir; ayrıca hastaların çoğu zaten zamanla iyileşmektedir.

Bu gerçeklere karşı, 10 yıl öncesine kadar, bu gibi hastalıklara 1-2 hafta tam yatak istirahati ( sadece tuvalet için ayağa kalkma izni ) veriliyordu. Yatak istirahatinin gözden düşmesi, eski doktorların her hastalıkta hastadan kan almalarında olduğu gibi, çok çabuk oldu. Bugün 1-2 hafta yatak istirahati aforoz edilmiştir : Hasta olabildiğince çabuk günlük yaşamı ve işlerine dönmektedir.

Kısa Yatak İstirahati

Uzun yatak istirahati halâ gündemdeyken ve standart olarak uygulanırken, başka bir araştırma ekibi 7 günlük ve 2 günlük yatak istirahatlerini karşılaştırdılar.

Sonuç enteresandı: Ağrıdaki 3 hafta sonra ve 3 ay sonraki hafifleme, hareketin kısıtlanması, günlük işleri yapabilme ve tedaviden memnun kalma bakımından hiçbir fark yoktu. Doğal olarak 3 hafta istirahat edenler işlerine daha az gidebildi. Ağrının şiddeti, süresi ve muayene bulguları, hastanın kaç gün istirahat etmesi gerektiğine bir ölçü olamıyordu. Hastanın yatakta kaldığı gün sayısını belirleyen tek şey doktorun tavsiyesiydi.

Başka çalışmalar da bu görüşü doğruladı. 4 gün istirahatla 2 gün istirahat veya hiç istirahat etmemek arasında bir fark yoktu. Egzersize devam etmenin ağrıyı arttıracağı veya iyileşmeyi geciktireceği korkusu yersizdi. Aslında günlük yaşama veya işlere devam etmek, istirahattan daha iyi sonuçlar vermektedir.

Hâd bel ağrısında ağrıya rağmen işlerine devam edenlerde ağrının kronikleşmesi ( 3 aydan fazla sürmesi ) daha az görülmektedir. Böyle hastalar, yatarak ağrının geçmesini bekleyenlere oranla, sağlık servislerine daha az başvurmaktadırlar

( Doğal olarak kas kuvvetiyle hayatlarını kazananlar – hamallar, sporcular vs.- işlerine, oturarak çalışanlar kadar çabuk dönemezler. Bu gibi kimselere tam iyileşene kadar daha hafif işler verilebilir.)

SAĞLIK VE MUTLULUK SİZİN ELİNİZDE

Son araştırmalar bel ağrısında birçok edilgen tedavinin de hiçbir yararı olmadığını göstermiştir. Örneğin bel ağrısında TENS ( Deriden hafif elektrik vererek ağrının giderilmesi ) ve omurganın küçük eklemlerine kortizon benzerleri enjekte etmenin uzun vadede hemen hemen hiçbir yararı yoktur. Buna karşı hâd veya kronik bel ağrısının önlenme tedavisinde egzersiz çok önemlidir.

SPORMERKEZİM – ONLINE BEL OKULUMUZDA ” MASTERCARE  – THE SWEDISH BACK CARE SYSTEM ”  EĞİMLİ EGZERSİZ MASASI İLE YAPACAĞINIZ DÜZENLİ VE DOĞAL EGZERSİZLER VE VÜCUT AĞIRLIĞINI KULLANARAK UYGULAYACAĞINIZ DOĞAL TRAKSİYON HAREKETLERİYLE, HEM MİDE VE BEL FORMUNU ELDE EDECEK HEM DE  BEL VE EKLEM YERLERİNDEKİ AĞRILARI, KAS SPAZMLARI VE SİNİR KÖKLERİNDEKİ BASKILARI AZALTMAK SURETİYLE, STRESİ VE GÜNÜN YORGUNLUKLARINI DA ORTADAN KALDIRACAKSINIZ.  SAĞLIĞINIZ HERŞEYDEN ÖNEMLİDİR…………..

MASTERCARE – BACK A TRACTION SİSTEM

SIRT GERDİRME SİSTEMİ

Vücut ağırlığınızla uygulanan doğal çekme ve gerdirme egzersizlerini günde sadece birkaç dakika yaparak, tüm hareket sisteminizi yaşam boyu kontrol altına alıp, sırt, eklem yeri, bel ve kas ağrısı,  dolaşım bozukluğu ve sinir köklerindeki günlük yaşamın yoğunluğundan oluşan stresi de büyük ölçüde önleyebilirsiniz.

Sayfanın üstüne git